27 Temmuz 2012 Cuma



Sanal alemde Türkiye ' nin dört bir tarafında yer alan üniversiteli arkadaşların yer aldığı bir sistem de ''http://www.hocam.com ''yer almak  istememdeki sebep  site tabanında herkese hitap edecek bir şeylerin bulunması ...
 kısacası sosyalleşmenin ötesinde bir yerde olduğuna inandığım bu platforma katılmayı gerçekten çok istiyorum.

Site yöneticilerine duyurulur....


22 Mayıs 2012 Salı

GÜNÜN SORUSU :


Rahatsız olduğumda tutamadığım Ramazan oruçlarını kaza ederken, her ne borcum varsa, diye niyet ediyorum. Böyle niyetlenmem uygun olur mu?

Cevap:Böyle rastgele olmaz. (En son kazaya kalan [veyâ ilk kazaya kalan] orucumu tutmaya) diye niyet etmelidir. Adak orucunuz varsa, (En son tutamadığım adak orucuna), yemin keffareti borcu vardır, (En son yemin keffaretimin tutamadığım orucuna) diye niyet edilir. (Her ne borcum varsa) denilirse, yemin keffareti mi, adak borcu mu belli değildir. İsmini belli edeceğiz. Yemin keffaretine başlayınca üç gün peşpeşe devam etmelidir. Adak orucu kaç tane ise ona göre tutmalıdır, niyeti de ona göre düzeltmelidir. Sizin dediğiniz gibi tutulunca oruç olur, ama borç ödenmiş olmaz. İlmihâl kitâplarını okursak bunları öğreniriz. İsrarla (Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye), (İslâm Ahlâkı) kitâbı diyoruz, çünkü bunlarda fıkıh, ilmihâl bilgileri var. Mutlaka öğrenmemiz lâzım. Yaptığımız iş, yarın âhirette önümüze konacak.


Günün Hikmetli Sözü:
Ebû Muhammed Râzî “rahmetullahi teâlâ aleyh” buyuruyorlar ki; "Sabrın alâmeti, şikâyeti terk edip, musîbeti ve sıkıntıları gizlemektir."


20 Mayıs 2012 Pazar

 (MEDİNE'YE VARAMADIM -MÜZİKSİZ İLAHİ)
Muzicons.com


Giriş sayfası yap







GÜNÜN HİKMETLİ SÖZÜ:


Ebû Müslim Havlânî "Benim en güzel şekilde yetişip büyüyen çok tatlı bir evlâdım olsa ve en tatlı zamânında vefât etse benden alınsa, bu Allahü teâlânın takdîri ile olduğu için buna râzı olmak bana dünyâdan ve dünyâdaki şeylerden daha hayırlıdır."


************************************


Bir gün bir Yahudi, yanına iki de yalancı şahit buldu, Peygamber efendimize gidip dedi ki:
— Senin Eshabından şu zat, benim devemi çaldı. İşte şahitlerim de burada.

Peygamber efendimiz şahitlere sordu, (Evet, bu deve bunun) dediler. Bunun üzerine Eshab-ı kiramdan o zatı çağırdı, dedi ki:
— Bak, hakkında şikâyet var.
— Ne oldu ya Resulallah?
— Sen bu gece bir deve çalmışsın.
— Ben mi, kimin devesini?
— İşte bu Yahudi’nin devesini...
— O deveyi ben satın aldım, çalmadım yâ Resulallah.
— Devenin onun olduğuna dair şahitler var, peki deveyi satın aldığına dair senin şahidin var mı?
— Ya Resulallah, ben deveyi daha yeni aldım, gören, bilen yok. Şahitler satın aldığımı bilmedikleri için deveyi hâlâ onun sanıyorlar.
— Satın aldığına dair şahidin yoksa deve Yahudi’ye verilecek.


Hem deve gidecek, hem hırsızlık yaptı diye, gerekli ceza verilecek, ele güne rezil olacak…

O sahabi, (Yâ Resulallah bana iki dakika müsaade eder misin?) dedi. Sonra bir tarafa gitti, iki rekât namaz kıldı, elini açıp şöyle dua etti:
(Yâ Rabbi, ben her gece uyumadan önce, Resulullaha hiç aksatmadan, hep on salevat-ı şerife okudum. Eğer bu senin indinde makbul olduysa, beni bu sıkıntıdan kurtar!)

Dua edip gelir gelmez, deve ayağa kalkıp, (Yâ Resulallah bu Yahudi yalan söylüyor. Deveyi bu zata sattı. Ben bu zatın devesiyim) dedi. Deve konuşunca, Yahudi korkup, deve nasıl konuşur diye kaçtı. Şahitler de kaçtı. Peygamber efendimiz o Müslümana sordu:
— Sen Allah’a nasıl dua ettin de, deve konuştu?
— Yâ Resulallah, benim bir âdetim var, her gece yatmadan önce muhakkak size on tane salevat-ı şerife okurum. İşte Allahü teâlâ bu on salevat-ı şerifeyi kabul etti ve deveyi böyle konuşturdu
.





************************************************


 Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem zamanında sahabe-i kiramdan bir zat, Resulullah efendimize gelerek; "Kazancım bol olmasına rağmen geçim sıkıntısı çekiyorum" diye arz eder. Peygamber efendimiz:
- Evinizde namaz kılmayan var mı? diye sorar. O zat:
- Hayır efendim, evde hepimiz namazımızı kılıyoruz. Namaz kılmayan yok deyince, Peygamber efendimiz:


- Komşularınızda hatta mahallenizde namaz kılmayan var mı? diye sorar. O zat:
- Efendim, komşularımızda ve mahallemizde namaz kılmayan yok, der. Peygamber efendimiz:

- Bir araştırın, mahallenizden namaz kılmayan birisi geçmiş mi? buyurunca o kimse:
- Efendim araştırdık, mahallemizden namaz kılmayan hiç kimse geçmemiş deyince Peygamber efendimiz:

- Bu bereketsizlik namaz kılmamaktandır, buyurunca o zat tekrar araştırır ve:
- Ya Resulallah, namaz kılmayan birinin cenazesi geçerken, tabutu bizim evin duvarını çizmiş deyince,

Peygamber efendimiz:
- İşte evinizdeki bereketsizlik bundandır. O duvarı hemen yıkın, yeniden yapın! buyurdu.











****************************************************************************************





Peygamber efendimiz, (İki Müslüman bir araya gelir de, Allah ve Resulünden bahsetmezlerse, oraya lanet iner) buyuruyor. Mesela insan uçağa binse, orada ne konuşur ki? İneceği noktaya bakar. Kazasız belasız inmeyi bekler. Ayağımız yerde, ama uçak boşluktadır. Dünya da bir yere dayanmıyor, o da boşluktadır. Allahü teâlâ, dünyadan kudretini bir an çekse kâinat yok olur. Böyle bir yüce Rabbe karşı isyan ne demek? Okuduğumuz Kur’an-ı kerim, bütün kâinatı, âlemleri, yeri göğü yaratan, yerdekileri, göktekileri her an varlıkta durduran yüce Rabbimizin kelamıdır. O kelamda, (Bu Kur’an-ı kerimi dağa indirseydik, dağ Allah korkusundan baş eğerek parça parça olurdu) buyuruluyor. Dağ bile parça parça oluyor, ama kalb ne kadar katı ki, insan Kur’anı okuyup haşyetini, büyüklüğünü idrak edemiyor. Ona layık olduğu hürmeti gösteremiyor.



***********************************************************

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Bugün insanlar, bir bardak suda fırtına koparıyorlar. Neden? Çünkü bu bardağa sığmak, bu bardağın içinde yer almak istiyorlar. Tabiî küçük olan bardağın içi, hemen dolup taşıyor ve kördüğümün içinde kavga başlıyor. Hâlbuki büyüklerimiz, (Bu bardağın dışı sonsuz hayat, bardağın içine girmemeli) diyorlar. O zaman hem bardağın kendisi, hem de suyun kendisi çok cüzi kalıyor. Çünkü sonsuzun yanında sonlu, sıfırdır, yoktur. Matematik böyle söylüyor. En büyük sayıları sonsuza bölseniz, netice sıfır olur.

Bu yüzden, dünya denilen bu bardaktan dışarı çıkan, bardağı küçük görür. Ne kadar küçük görür? Ne kadar bardaktan uzaklaşırsa, o kadar çok küçük görür. Bardağın yanında, yine bardak büyük görünür. Nitekim Şah-ı Nakşibend hazretlerine biri demiş ki:

- Efendim filan yerdeki bir zat, (Ben bütün dünyayı tabağın içinde görüyorum) diyor.

- Biz de bütün kâinatı tırnağımızın ucunda görüyoruz, buyurmuş.


Peygamber efendimiz, (Bu dünyada Allah için olmayan her şey melundur) buyuruyor. Bu dünya neden melundur? Çünkü içine dalan artık âhireti görmez. Dostu da dosttan koparır. Bu dünya melundur, çünkü para, rütbe, etiket, takdirler, tenkitler insanı değiştirir, maksadı bunlar olur, insan bunlar için yaşar, çalışır. (Biz ibadet yapıyoruz, hizmet ediyoruz, çalışıyoruz) denirse, eğer bunlar Allah için değilse, onlar da melundur. Allah için olmayan dünyalıklar da melundur. Haramlar, günahlar, öfkeler, şehvetler, dedikodular, gıybetler, iftiralar melundur. (Biz bu günahları işlemiyoruz, şarap içmiyor, zina etmiyor, hizmet ediyoruz) denirse, (Bunları niye yaptın?) diye sorulacaktır. Eğer, desinler diye yapılmışsa, o da melundur, çünkü Allah için değil. Her ne yapılarsa yapılsın, (Niçin yapıyoruz?) sorusuna cevap hazırlamalı. İbadetleri de, hizmetleri de Allah için yapmalı, melun olmamalı.

Dünyada en büyük tehlike şirktir. Hiçbir Müslüman bilerek şirke girmez, ama şirke götüren yollara sapanlar az değildir. Bu yollar da kibir, ucup, riya, kendini başkasından üstün görmek veya bir başkasını hakir görmek gibi günahlardır. Bir de, günah işlemek zamanla normal hâle gelir ve insanı küfre sokar. Onun için günahtan çok sakınmalıdır.




******************************************************************













******************************************************************


Regaib gecesi

Sual: Regaib gecesi ne zamandır? Bu geceye mahsus namaz var mı?
CEVAPReceb-i şerifin ilk Cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu gece yapılan dua red olmaz ve namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevablar verilir.

Bu gece, Peygamber efendimizin babasının evlendiği gece değildir. Böyle söylemek yanlıştır. Resulullahın dokuz aydan önce dünyayı teşrif etmiş olduğunu bildirmek olur ki, bu da, noksanlık ve kusurdur. Her bakımdan, her insanın üstünde ve her bakımdan kusursuz olduğu gibi, Âmine validemizi nurlandırdığı zaman da, noksan ve kusurlu değildi. Bu zamanın noksan olması, tıp ilminde ayıp ve kusur sayılmaktadır.

Bu geceye mahsus bir namaz yoktur. Regaib gecesini ibadetle geçirmeli, kazası olan kaza namazı kılmalı! Kazası olmayan da nafile namaz kılar. Ayrıca Kur’an-ı kerim okumalı, tesbih çekip, tevbe istiğfar etmeli. Mübarek gecelerde ve her zaman, ilim öğrenmek çok faziletlidir. İlmihal bilgileri en kıymetli ilimdir. Perşembe günü oruç tutup gecesini de ihya etmek çok sevabdır. Receb ayında oruç tutmak faziletlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Receb ayında Allah’a çok istiğfar edin; çünkü Allahü teâlâ Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkleri vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

(Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Recebin hepsini tutmuş gibi sevap verilir.)[Miftah-ül-cenne]

(Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya’la]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.) [İ.Asakir]

(Receb büyük bir aydır. Allahü teâlâ bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi,"Geçmiş günahların affoldu” der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti.) [Taberani]

(Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip "Ya Rabbi onu mağfiret et" derler.) [Ebu Muhammed]

(Receb ayının ilk Cuma gecesini [Regaib gecesini] ihya edene, kabir azabı yapılmaz. Duaları kabul edilir. Yalnız, yedi kimsenin duası kabul olmaz: Faizci, Müslümanları aşağı gören, ana babasına eziyet eden, Müslüman olan ve dinin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, çalgıcı, livata ve zina eden, beş vakit namazı kılmayan.) [S. Ebediyye] [Bunlar, bu günahlardan vaz geçmedikçe, tevbe etmedikçe, duaları kabul olmaz.]

Receb ayında yapılan dua kabul edilir, hatalar affedilir. Günah işleyenin cezası da kat kat olur.

Hazret-i Hüseyin (radıyallahü anh) anlatır:
“Kâbe’yi tavaf ederken yanık sesle Allahü teâlâya dua eden bir kimsenin sesini işittik. Babam bunu çağırmamı emretti. Güzel yüzlü temiz bir kimseydi. Ancak sağ tarafı felç olmuş, kurumuş, hareketsiz idi. Ona dedim ki:
− Sen kimsin, vaziyetin ne böyle?
− Menâzil bin Lâhık... Ben çalgı çalmakla, şarkı söylemekle şöhret salmış, Arabistan'ın artisti denilen ünlü bir kimseydim. Hep nefsin arzuları peşinde koştum. Recep ve Şaban aylarında bile bu günahlara devam ederdim. Salih babam, beni bu günahlardan kurtarmaya çalıştı. Bana, (Allahü teâlânın azabı şiddetlidir, bir anda kahredebilir. Kötü arkadaşlardan vazgeç, bu kötü işleri bırak! Melekler ve bu aylar senden şikayet ediyorlar) dedi. Nasihate hiç tahammülüm yoktu. Babamın üzerine yürüyüp, döverek susturdum. Üzüntülü ve kırık kalble, (Bu aylarda oruç tutar, geceleri ibadet ederim. Beytullaha gidip şerrinden korunmak için Allahü teâlâdan yardım dilerim) dedi.

Bir hafta oruç tutup Kâbe’ye giderek, (Ey Rabbim, mazlumların âhını yerde bırakmazsın. Bu ayda, bu mübarek yerlerde yapılan duaları reddetmezsin. Hakkımı oğlumdan al, onu felç et) diye dua etti. Henüz duası bitmeden sağ tarafım felç oldu. Bunu görenler, (Baba bedduasına uğramış kişi) derler.
− Baban bu haline ne dedi?
− Babamdan af ve özür diledim. Onun da babalık şefkati galip gelerek beni bağışladı. Beddua ettiği yerde, bu sefer şifa bulmam için hayır dua etmek üzere deve ile Beytullaha gelirken, devenin ürkmesi ile babam düşüp öldü. Şimdi çaresizim.

Babam Hazret-i Ali, bu gence dua etti. Recebde yaptığı bu dua bereketiyle Allahü teâlâ ona şifa ihsan eyledi.”











**************************************************************************


































EK İŞ YAPMAK İSTEYEN ARKADAŞLAR İÇİN ÖN BAŞVURU FORMU:
(FORMU DOLDURDUKTAN SONRA İŞİMİZİN DETAYLARINI ÖĞRENEBİLECEĞİNİZ ODAMIZA YÖNLENDİRİLECEKSİNİZ.)















Kişisel Bilgiler
Ek bilgiler